Güzel Üzerine

Gerçekte algı duyudan ayrılır. Duyu yorumsuzdur, ama algı; kısaca duyunun zihindeki yorumudur. Güzel de soyut bir algıdır. Yani Güzel: Bi çok farklı tikelde bulduğumuz ve onlarda örtüştüğünü görüp isim verdiğimiz bi kavramdır. 

Tamam, Güzelin nasıl türetildiği belli zaten. Ben kendi adıma bir şeyi ne’den güzel bulduğumu hep merak etmişimdir. Kafamı kurcalayan, nasıl oluyor da farklı farklı tikellerden güzeli soyutluyorum da ‘ne’ yi soyutluyor olduğumu ayırt edemiyorum. Sanırım soyutladığım bi şey yok. Güzel dediğimiz uydurmadan başka bi şey değil. Kültür ve sosyalleşme ile şekil alan sonradan edinme sözde-yargı. Zira, matematik ve geometriye kıyasla ne evrensel ne de işe yarıyor. Güzel sadece öznede uyanan bi duygu.

Katıldığım noktalar var. Gerçekten de irade eylemde dirençle karşılaşmayı sevmiyor, gerçekten de simetri tümevarımı kolaylaştırıyor, gerçekten de kontrast dikkat çekiyor, gerçekten de doğa dengeye gitmeye meylediyor. Bunlar da estetik yargının kriterleri iken yine de hazzı belirlemede bir işe yaramıyor. Hatta güzel belirlendikten sonra bunların ayırdına varıyoruz. Hatta bunlar daha çok “Bu tikelde güzel olan ne?” sorusuna verilen a posteriori cevaplar gibi geliyor.

Güzeli yanlış yerde arıyoruz sanırım. İmdi, bir sanat eserini kendimizden bir şeyler bulduğumuz ölçüde beğendiğimiz gerçeği ile ‘kendimiz’ dediğimiz şeyin de içine doğduğumuz dil, tarih, konum vb. koşullar tarafından belirlendiğini kavradıktan sonra dolayısıyla benim ‘güzel’ imin tamamen bana özel ve öznel bu kültür mirasının bir uydurması olduğunu fark ediyorum. Ben burada uydurma kelimesine olumsuz bir anlam yüklemiyorum. Hiç bir anlam yüklemiyorum. Kelimenin sözlük karşılığı olarak -ortaya çıkarılan, asılsız, düzme- , güzelin uydurma olduğunu işaret etmek için kullanıyorum.

Güzel benim uydurmam.

Bilgi içinde yayınlandı

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.